Türkiye’nin ilk güzellik kraliçesi 86 yıl önce Mardin’i ziyaret etmiş
1929’da Cumhuriyet Gazetesi‘nin düzenlediği yarışmayla Türkiye’nin ilk güzellik kraliçesi seçilen Feriha Tevfik,1938 yılında Mardin’i ziyaret ettiği ortaya çıktı. Şehmus EDİS / MARDİN (İGFA) – Tarih sayfalarında saklanan ve Mardin’de çektirdiği fotoğrafın ortaya çıkması ile birlikte yıllar önce Mardin’den bir Türkiye Güzeli’nin geçtiğini gösteriyor.
1910 yılında doğan Feriha Tevfik, 1929 yılında kraliçe seçildikten sonra çeşitli filmlerde oynayan Feriha Tevfik, tiyatroda yer aldı ancak 1939’dan sonra sahnelerden tamamen ayrıldı. Üç kez evlenen Tevfik, 1955 yılında ölen üçüncü kocası olan ceza avukatı Sadi Rıza Dağ’dan tek çocuğu olan Atilla Germiyanoğlu dünyaya geldi. 1991’de geçirdiği beyin kanaması sonucunda yaşamını yitirdi. NASIL YARIŞMAYA KATILIR?
Feriha Tevfik,1910 yılında İstanbul’da doğdu. Tam adı Feriha Tevfik Negüz’dır. İlk Türkiye Güzeli: Feriha Tevfik olarak tarih sayfalarında yerini alır. 125 KİŞİ ARASINDAN İLK FİNALİST OLUR 60 KİŞİLİK JÜRİ TÜRKİYE GÜZELİNİ SEÇİYOR HİCRAN HANIM EVLİ ÇIKINCA OYLAMA DIŞI KALIR TÜRKİYE GÜZELİ FERİHA TEVFİK İLK FİLMİ KAÇAKÇILAR
Türkiye’nin ilk Güzellik Kraliçesi olan Feriha Hanım, Miss Universe (Kainat Güzeli) güzellik yarışması yaklaşık bir ay önce gerçekleştiği için o sene Amerika’ya gidemedi. Ancak; gelecek sene düzenlenecek olan yarışmanın, Miss World ve Miss Universe tarihlerine göre düzenlenmesi ve Feriha Hanım için de bir çare düşünülmesine karar verildi. MİSS TURKEY
Bir sonraki yarışma için kararlaştırılan tarih 10 Ocak 1930’du. 21 Kasım tarihli Cumhuriyet Gazetesinin ilk sayfasından “Güzeller Hazır Mısınız?” üst başlığıyla verilen haberle birlikte de adaylık süreci başlamış oldu. Bu yarışmaya ise yalnızca 42 aday başvurdu. Finale kalan 22 aday arasında en güzel seçileni ise; Mübeccel Namık Hanım idi. Yarışmada ikinci sırayı, Türkiye’nin ilk güzellik kraliçesi olan Feriha Tevfik aldı. 12 EYLÜL 1929 AMERİKA 21 KASIM 1929 GAZETE OKUYUCULARININ OYLAMA İŞLEMLERİ HAKKINDA
Yarışmaya Amerika’nın eyalet güzelleri ve Feriha Hanım dışında; Almanya, Fransa, Macaristan, Romanya(2 aday ile) ve Rusya güzellik kraliçeleri katılmışlardı.
“YÜZÜNE ÇÜRÜK DOMATES ATACAKLAR”
İlk gün otele tören düzeninde gitmiş olsalar da resmi geçit bir sonraki günün sabahında yapılacaktı. O sabah otelde kendisini ziyarete gelen iki Türk vatandaşı, genç Türkiye güzelini Amerikalılar konusunda uyardılar: “Aman dikkatli ol kızım. Halk, seni zenci sanıyor ve o şekilde karşılamak için hazırlanmışlar. Yüzünce çürük yumurta ve çürük domates atabilirler…”
KAÇIRILMA HADİSESİ YURDA DÖNÜŞ İLK GÜZELLİK KRALİÇESİ: “GÜZELLİK YARIŞMALARINA KARŞIYIM” ÜÇ EVLİLİK VE ARDINDAN GELEN YALNIZLIK
Araştırmalara göre, 1938 yılında çıktığı Türkiye turnesinde Mardin’i ziyaret eden Türkiye’nin ilk güzellik kraliçesi seçilen Feriha Tevfik, burada şehrin ileri gelenleri ile bir araya geliyor. Tarihi şehirde birçok yeri gezen Feriha Tevfik, Mardin’de kaldığı süre zarfında Kayacan Sitesi’nde bulunan ve Artuklu Hükümdarı el-Melikü’l-Mansûr Necmeddin Gazi için yaptırılan tarihi Firdevs Köşkü’nde konaklıyor. Türkiye’nin ilk güzellik kraliçesi Feriha Tevfik, kaldığı süre zarfında Firdevs Köşkü bahçesinde Mardin’i arkasına alarak tarihi bir fotoğraf çektiriyor. İşte o yıllardan günümüze yansıyan bu fotoğraf sayesinde Türkiye’nin ilk güzellik kraliçesi seçilen Feriha Tevfik’in 1938 yılında 7 bin yıllık tarihi geçmişi bulunan Mardin’i ziyaret ettiği netleşti.
FERİHA TEVFİK KİMDİR?
Bu yarışmadan birkaç yıl sonra, 1929’da Cumhuriyet Gazetesinde ufak bir ilan yayınlanmıştı: “Türkiye’nin en güzel kadınını arıyoruz, güzellik kraliçesi seçilecek…”Feriha Tevfik, o zamanlar 13 yaşında genç bir kız ve tek bir hayali var: Amerika’ya gitmek ve orada film yıldızı olmak. Üstelik bu hayalini gerçekleştirmek için de Amerika’daki bir film şirketine mektup yazmış ve olumlu geri dönüş almıştı. Fakat yaşının küçük olmasından ötürü birkaç yıl beklemesinin daha iyi olacağı da aynı mektupta kendisine bildirilmişti. O da, bu sürede kendisini geliştirerek Amerika’ya olabildiğince hazır şekilde gitmenin planlarını yapmaktaydı. Aklında yarışmaya dair hiçbir düşünce olmayan genç Feriha’yı, evlerine misafir gelen eski Roma Büyükelçisi Kazım Bey’in kızı Saffet Hanım beğenip, hem kendisini hem de annesini ikna etmişti.
125 kişilik aday sayısı, gazete okuyucularının yaptığı oylama sonucu 48’e indi ve bu isimler finalist olarak 2 Eylül’deki yarışmaya katılmaya hak kazandılar.
Cumhuriyet Gazetesi binasında gerçekleşecek olan yarışma öncesi salon tıklım tıklım doluyor. Profesörler, yazarlar, şairler, müzisyenler ile yerli ve yabancı gazetecilerden oluşan 60 kişilik jüri, Türkiye’nin ilk güzellik kraliçesini seçiyor.
Jüri, önce ilk sekiz adayı seçti. Ardından bu sekiz ismi üç defa oylayarak da yarışmanın birincisini seçti: Hicran Hanım. Evet, yarışma jürisi 2 numaralı Hicran Hanım’ı Türkiye’nin en güzel kadını seçmişlerdi ki; kendisinin evli olduğu anlaşıldı. Yarışma şartnamesinde adayların bekar olması gerektiğine dair bir madde vardı ve bu sebeple Hicran Hanım oylama dışı bırakıldı.
Hal böyle olunca adaylar bir kez daha jüri önüne çıktılar. Jürideki isimlerden Yazar Peyami Safa, adaylara yaptığı konuşmada, “Bu bir seçimden ziyade, kalplerimizle güzellikleriniz arasında çekilecek bir kuradır. Kazanamayanlar güzelliklerinden ziyade talihlerine küssünler.” ifadelerinin yer aldığı kısa bir konuşma yaptı. Ardından adaylarla kısa sohbetler yapılarak konuşmalarına, seslerinin ahengine bakıldı ve tekrar bekleme salonuna geçtiler.
Bundan sonrasını yarışmanın üzerinden geçen 35 yılın ardından Feriha Hanım anlatıyor: “Son defa beni salona sokarak masanın üstüne çıkardılar. Ne olduğunu anlamama vakit kalmadan Türkiye Güzeli seçildiğimi ilan ettiler. Tahmin edeceğiniz gibi, şaşkınlığım büyük oldu. Birden başım döndü ve kendimi kaybettim.”
“60 kişilik jüri heyetinin bu kararı oy birliğiyle verdiğini öğrenince şaşkınlığım büsbütün artmıştı. Nedense bu sıfata kendimi asla layık görmüyordum… O neticeye bugün bile hayret ederim… Galiba insan kıtlığında beni seçtiler.”
Hollywood hayallerini bir sene ertelemek durumunda kalan “Kraliçe”, çiçeği burnunda olan Türk sinema dünyasına adım attı ve 1929 yılında kariyerinin ilk filminde yer aldı: Kaçakçılar.
Besleme adlı karakteri canlandırdığı bu film dışında 1939’a kadar sekiz yapımda daha yer alan Feriha Hanım, aldığı konservatuvar eğitimi sonrasında Şehir Tiyatrolarında kendisine yer buldu ve bir anlamda Türkiye’nin ilk yıldızı olmuş oldu.
Hal böyle olunca yarışma komitesi birinci olan Mübeccel Hanım’ı Paris’te düzenlenecek olan Miss World (Dünya Güzellik) yarışmasına, ikinci olan ancak ilk yarışmanın birincisi Feriha Hanım’ı da Amerika’da düzenlenen Miss Universe yarışmasına gönderme kararı aldı. (1930 yılında Miss Universe, anlaşmazlıklar sonucu iki ayrı yarışma olarak; hem Brezilya hem de Amerika da düzenlendi.) Feriha Hanım, Ağustos ayında düzenlenecek olan yarışmaya Avrupa’dan katılacak olan güzellerle birlikte deniz yoluyla gitti;
“Aklımdan çıkaramadığım Amerika’yı ve o büyük sinema dünyası Hollywood’u görecektim.” sözleriyle yaşadığı heyecanının dile getiren Feriha Tevfik, yanında aynı zamanda aile dostları da olan bir dışişleri yetkilisiyle birlikte birlikte bu yolculuğa çıkmıştı.
Haftalar süren yolculuk sonunda gemi nihayet Amerika’ya vardı ve güzelleri bekleyen meraklı gazeteciler hemen güverteye doluştular. Bundan sonrasını Feriha Hanım anlatıyor: “Güvertede bekleyen gazetecilerin flaşları parlamaya başladı. Çok az anladığım İngilizce ile onların Türk güzeli diye bekledikleri mahlukun Afrikalı bir maymun olduğunu anladım. Bunu öğrenince kahkahalarla gülmeye başladım. Gazeteciler beni gördükleri an büyük bir şaşkınlığa düştüler.“
“Bu zihniyete hem kızıyor hem de gülüyordum” diye anlatan Feriha Hanım, sonrasında olanları şu şekilde dile getiriyordu: “Bütün güzeller bir bir dışarı çıktılar… Ben ihtarlara rağmen mahsus gecikiyordum… Çok sevdiğim fildişi elbisemin üstü mini mini açık yeşil çiçeklerle süslenmişti. Öğle üzeri giyilecek pek sevimli bir elbiseydi… Halk dışarıda bağırıyor ve müthiş gürültü oluyordu. Ben önlerine geldiğimde kısa anda o gürültüden eser kalmamıştı. Bir süre için durdum, atacaklarını atsınlar diye bekledim. Bu sessizliği bir anda alkış tufanı bozdu… Yarım anladığım İngilizce ile şunları söylüyorlardı: ‘Yaşa Miss Türkiye! Bizim kızlara benziyorsun ama onlardan çok daha güzelsin.“
Bu eğlencelere dünyanın dört bir meşhurlar da gelmekteydi; İngiliz soyluları, elçiler, milyonerler, sanatkarlar, ilim ve fikir adamları… Konukların kendisine genelde Türkiye ve Atatürk hakkında sorular sorduğunu aktaran Feriha Hanım; ne var ki Kanadalı bir milyoner tarafından kaçırılmaya çalışıldığını da tatsız bir anı olarak yıllar sonra Akşam Gazetesine verdiği röportajda okuyucularla paylaşmıştı.
Düzenlenen partilere katılan Kanadalı bir milyoner, sistemli olarak takip ettiği Feriha Tevfik’e bir gün talip olmuş: “Yaşı küçüktür evlenemez, üstelik ecnebisiniz; olmaz denildi ise de dinlemedi. Birkaç sene nişanlı beklerim, gerekirse Müslüman da olurum dedi. Buna rağmen red cevabı verilince de bu adam beni kaçırmaya kalktı.” Adamın hamlesi sonrası Feriha Hanım bağırmaya başlamış ve eğlencenin düzenlendiği otel salonu birbirine girmiş; böylelikle kaçırma teşebbüsü orada sonra ermiş. Otele doluşan polisler adamı derhal tutuklayarak götürmüşler. Feriha Tevfik, 34 yıl önce yaşanan bu olayı anlatırken, hâlâ ürperdiğini ifade etmişti.
Miss Turkey şeridiyle yarışmada boy gösteren ilk Türkiye güzelimiz Feriha Tevfik, Miss Universe yarışmasında dereceye giremedi. Kainat güzeli, New Orleans adayı Dorothy Dell Goff oldu. 1985 yılında verdiği röportajda, yarışmada bir ‘dalavere’ döndüğünü ifade etmiş ve “Çocuk olmama rağmen şaşmıştım. Kızcağızın yüzü güzel değil ve anlayacağınız, para(ödül) içeride kalsın isteniyordu. Mesela Miss Rusya’nın yüzü çok güzeldi.” sözlerini kullanmıştı.
Yurda dönen Feriha Hanım, Hollywood hayallerini gerçekleştirememenin üzüntüsünü yaşamıştı. Ancak daha sonra Amerika’dan kendisine bir teklif geldi. Ne yazık ki, İtalya — Trablusgarp savaşı başlayınca bu proje sekteye uğradı. Daha sonra Fransa’da bir film projesi ortaya çıktı; Yavuz Sultan Selim’in kızı Fatma Sultan’ı oynayacaktı. Fakat bu proje de hayata geçmedi. 1929 yılındaki yarışmanın birincisi Feriha Tevfik(soldaki) ve yanında yarışmanın üçüncüsü Araksi Çetinyan. Araksi Hanım, 1926’daki gayriresmi yarışmanın birincisiydi. 3 Eylül 1929 / Cumhuriyet Gazetesi Yurt dışında film çevirme hayalleri gerçekleşmeyen Feriha Tevfik, tüm sanat hayatını ve ömrünü Türkiye’de geçiridi.
Ama, ‘bu şekilde düzenlenmeye devam ederse’ diye eklemişti cümlesinin sonuna, 1964 yılında. Yarışmaların eski ciddiyet ve önemini kaybettiğinden yakınan Türkiye güzeli, yarışmanın asıl amacından saptığı düşüncesindeydi. Ona göre asıl amaç; kendimizi bütün dünyaya tanıtmak ve hakkımızda sağlam ve köklü bilgiler vermek olmalıydı. Türk kadınını; güzelliği, ahlakı ve kültür yapısı ile ortaya koymamız gerektiğinin altını çizen Feriha Hanım, o gün gelinen noktada yarışmaların kızları kötü yola düşüren ticari bir eğlence aracı haline geldiğinden yakınıyordu.
Feriha Tevfik, biri 16 yaşındayken olmak üzere toplam 3 evlilik yaptı ve bir oğlu oldu. Ailesinden pek çoklarının karşı çıkması, hatta bağlarını koparmasına rağmen sanat dünyasının içinde olmaya çabaladı Feriha Hanım; ancak 1939 yılından sonra daha fazla tahammül edemedi olan bitene. “Kim ne derse desin, devam edecektim. Ama, sözlere dedikodulara dayanamadım.“
Belki de bu sebeple, güzel sesini milyonlara duyuramamıştı. Şan dersleri almış olan ilk güzellik kraliçesi, konserler vermeyi de çok istemiş; ancak bu emeline ulaşamamıştı..
Kendisiyle 1985 yılında yapılan röportaj için eski fotoğraflarının kullanılmasını rica etmiş, “Geçmişteki gibi hatırlanmak isterim.” demişti.
60’LI YILLAR
1991 yılında rahatsızlanması sonucu Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesine kaldırıldı. Birkaç gün sonra biraz toparladı, Ramazan Bayramı(16–17–18 Nisan) için evine gidebileceği söylendi ancak yalnızlıktan korktuğu için hastanede kalmayı tercih etti. Oğlu, Bodrum’da yaşıyordu.Hastanede tedavisi sürerken, 22 Nisan sabahı yaşadığı beyin kanaması sonrası hayata veda etti.