Pankreas kanserinde yeni umut: Fosfor 32
Prof. Dr. Cüneyt Türkmen, son yıllarda görülme oranı hızla artış gösteren pankreas kanserinin hayati riske neden olan agresif kanserlerin başında geldiğini belirterek, “Genetik sebepler, sigara kullanımı, aşırı kilo, diyabet ve yüksek kolesterol, hiçbir belirti vermeden sinsi bir şekilde ilerleyebilen pankreas kanserine neden olan risk faktörleri arasında yer alıyor. Ancak günümüzde tanı- tedavi yöntemlerindeki bazı gelişmeler pankreas kanseri hastalarının tedavi edilebilme ihtimalini önemli ölçüde artırabiliyor. Bu yöntemlerden biri de Memorial Şişli Hastanesi’nde uygulanmaya başladı. İleri evre ve cerrahi tedaviye uygun olmayan pankreas kanseri hastalarına Endoskopik Ultrasonografi(EUS) eşliğinde tümör dokusuna enjekte edilen Radyoaktif Fosfor (P32), sağlıklı pankreas ve çevre dokulara zarar vermeden kanserli dokuyu önemli ölçüde kontrol altına alarak hastaya hem cerrahi tedavi imkanı sağlıyor hem de yaşam süresini önemli ölçüde artırabiliyor.” dedi.
Sarılık ve karın ağrısı pankreas kanseri belirtisi olabilir
Pankreas kanserinin organın bulunduğu yer nedeniyle belirti vermeden ilerleyebildiğini dile getiren Türkmen, “Bu durumda pankreas kanserinin erken tanı imkanını azaltabilmekte, tedavi imkanını da kısıtlayabilmektedir. İleri evrelere gelen pankreas kanserinin en önemli belirtisi sarılıktır. Sarılığın dışında karın ağrısı, kilo kaybı ve iştahsızlık da pankreas kanserinin önemli belirtileri arasında bulunmaktadır.” diye konuştu.
Endoskopik Ultrasonografi (EUS) ile erken teşhis edilebiliyor
Prof. Dr. Türkmen, günümüze kadar birçok pankreas kanseri teşhisinin tesadüfen rastlanan lezyonlar ile konulabildiğine değinerek, şunları söyledi:
“Ancak günümüzdeki teknolojik gelişmelerle pankreas kanserinin erken evrede teşhis edilmesine olanak sağlayabilmektedir. Hastalık tanısında kullanılan yöntemlerin başında Bilgisayarlı Tomografi, MR ve EUS gelmektedir. Bu yöntemler arasında Endoskopik Ultrasonografi (EUS) özellikle son yıllarda pankreas hastalıklarında en sık kullanılan yöntemlerden biridir. Ucunda ultrason cihazı yerleştirilmiş özel bir endoskopi aleti olan EUS cihazı sayesinde, ağız yolu ile mideye ve ince bağırsaklara girilerek bu alanlardan yapılan ultrason incelemesi ile pankreas çok daha net olarak değerlendirilebilmektedir. Bu yöntem hem pankreasın çok detaylı olarak değerlendirilmesi hem de aynı zamanda kitlelerden bir iğne yardımı ile biyopsi alınması imkanını sağlamaktadır.”
Hastanın yaşam kalitesi ve süresi artabiliyor
Pankreas kanserinin en önemli tedavi seçeneğinin de cerrahi ve sonrasında yapılan kemoterapi olduğunu ifade eden Türkmen, şu bilgileri verdi:
“Ancak lokal ileri evre pankreas kanserleri bu tedavi yöntemlerine imkan vermeyebilmektedir. Bu durumdaki yani cerrahi tedaviye uygun olmayan pankreas kanseri hastalarının tedavisinde kemoterapi ile kombine olarak Endoskopik Ultrasonografi (EUS) eşliğinde tümör dokusu içerisine Radyoaktif Fosfor (P-32) enjekte edilerek kanserli tümör, sağlıklı pankreas ve çevre dokular zarar vermeden tedavi edilebilmektedir. Radyoaktif Fosfor(P32) tedavisi sonrası hasta cerrahi tedavi için uygun aşamaya gelerek yaşam süresinde önemli artmaya neden olabilmektedir. Son birkaç yıldır Avrupa’nın gelişmiş ülkelerinde kullanılmaya başlanan Radyoaktif Fosfor(P32) uygulamasının klinik sonuçlarına göre tedavi sonrası lokal hastalık kontrol oranı %90 bulunmuş, hastaların 1/4’ünde tedavi sonrası cerrahi rezeksiyon uygulanabilmiştir. Aynı çalışmanın sonuçlarına göre hastalardaki ortalama sağ kalım süresi artmıştır.”
Radyoaktif Fosfor(P32) sağlıklı hücrelere zarar vermiyor
Türkmen, Türkiye’de ilk olarak pankreas kanseri tedavisinde uygulanan endoskopik ultrasonografi (EUS) eşliğinde Radyoaktif Fosfor (P-32) tedavisinin özellikle lokal ileri olan yani vücutta herhangi bir yayılımı olmayan ancak çevre dokulara yakın komşuluk nedeniyle ameliyata uygun olmayan hastalarda tercih edilen bir yöntem olduğuna değinerek, şunları söyledi:
“EUS yöntemi ile pankreastaki kitle saptanır ve kitlenin merkezine bir iğne yardımı ile ulaşılır. Ardından tümör dokusunun merkezine iğne yardımı ile Radyoaktif Fosfor(P32) enjekte edilir. Bu radyoaktif maddeden yayılan ışınların uygulama noktasının birkaç santim çevresindeki alandaki dokuyu öldürmesi amaçlanır. Bu tedavinin en büyük avantajlarından biri tümöre özgü, hedefe yönelik bir tedavi yöntemi olmasıdır. Sağlıklı dokulara ve vücudun diğer organ ve hücrelerine zarar vermemektedir. Bu yöntem daha uzun bir sağ kalım sağlamanın yanında, yaşam kalitesinin artırılmasını, tümörün küçülmesini, yayılımının azaltılmasını, ameliyata uygun olmayan hastaların cerrahi uygulanabilir hale getirilmesini de amaçlamaktadır. Ayrıca bu tekniğin gelecekte farklı kanser türlerinde de kullanılabileceği öngörülmektedir.”
Hibya Haber Ajansı