“Batılılar ‘Kaybet-Kaybet’ten endişelenmenin yerine Çin’e kulak vermeli”
60. Münih Güvenlik Konferansı, 18 Şubat'ta sona erdi. Ukrayna krizinin devam ettiği ve İsrail ile Filistin arasındaki çatışmaların tırmandığı bir dönemde gerçekleşen konferans, endişeli bir atmosferde geçti. Konferansa katılan temsilciler, küresel meydan okumalara nasıl baş edilmesi gerektiği konusunda önerilerini sundu. Bu arada, Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi'nin konuşmasında, Çin'in sarsıntılı dünyadaki istikrarlı bir güç olmaya kararlı olduğunu vurgulaması, farklı taraflarca olumlu karşılandı.
Münih Güvenlik Konferansı, güvenlik politikalarının ele alındığı dünya genelinde önemli bir forumdur. Konferans, Batılı ülkeler ve özellikle Avrupa'nın dünyanın güvenlik durumu ve gelişme eğilimi üzerine görüşlerini yansıtıyor. Konferansta yayımlanan 2024 Münih Güvenlik Raporu'nun "Kaybet-Kaybet" başlığı, kötümser bir sinyal veriyor. Raporda, jeopolitik gerilimlerdeki ve ekonomik belirsizliklerdeki artışlar nedeniyle, birçok ülkenin küresel işbirliğindeki ortak çıkara odaklanmak yerine, nispeten daha büyük çıkarı elde etmek için yarışmaya önem verdiği belirtiliyor.
Bazı araştırmalara göre, uzun yıllardır Batılı ülkeler, daha gelişmiş olduğu için "ben kazanırım, sen kaybedersin" üstünlük duygusundan bir türlü çıkamıyor. Ancak günümüz dünyası büyük değişimler yaşıyor. Yeni kalkınan ülkeler sürekli büyüyor, bu da uluslararası güç haritasını değiştiriyor. Batılı ülkelerin sözde "Kaybet-Kaybet" kaygısının arkasında, öncülük avantajını kaybetmelerine duydukları hayal kırıklığı yatıyor.
Son yıllarda, Batılı ülkelerdeki bazı insanların endişe duygusu artıyor. Örneğin, iki yıl süren Ukrayna krizi, Avrupa ülkeleri için ciddi bir darbe oldu. Hatta bazı Avrupalı siyasetçiler, bu krizin yarattığı etkileri bir çağ dönümü olarak değerlendirdi.
Maalesef, Avrupalı siyasetçiler, bunun arkasındaki nedenleri iyice araştırmadı. Konferansın düzenlendiği sırada iki önemli haber yayımlandı. 2024 yılında 18 NATO ülkesinin savunma harcamaları, Gayrisafi Yurtiçi Hasılaları'nın yüzde 2'sini bulacak. Diğer bir haber ise, AB Komisyonu'nun, Çin'in CRRC Grubu'na bağlı bir firmaya karşı anti-sübvansiyon soruşturması başlatacağıydı. Batılı ülkeler, endişeleri nedeniyle askeri harcamalarını büyük ölçüde artırıyor. Ve rekabeti kaybettikleri için "de-risking" bahanesiyle korumacılığa başvuruyorlar. Bu davranış, dünyayı daha güvensiz bir hale getirirken, kendilerine de zarar verecek.
Konferansta, Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi'nin konuşmasında, Çin'in büyük devletler arasındaki işbirliğini hızlandıran, odak sorunları çözen, küresel yönetişimi güçlendiren ve küresel büyümeyi artıran istikrarlı bir güç olmaya hazır olduğu vurgulandı. Bu dört "istikrarlı güç" ifadesi, güvenlik ve gelişim açılarından dünyayı sakinleştirirken, Batılı ülkelerin "Kaybet-Kaybet" endişesinden kurtulmaları için öneriler sundu.
Çin'in aktif arabuluculuğuyla Suudi Arabistan ve İran geçen yıl tarihi bir uzlaşmaya vardı. İklim tehdidine karşı, Çin Birleşik Arap Emirlikleri'nin ev sahipliğinde düzenlenen BM İklim Değişikliği Konferansı'nda anlaşmaya varılmasına katkıda bulundu. Yapay zekadan kaynaklanan meydan okumalara karşı, Çin BM çerçevesinde uluslararası bir yapay zeka yönetişim kuruluşunun kurulmasını destekliyor. Çin'in davranışları ve tedbirleri, ortak meydan okumaların nasıl çözüleceği ve uluslararası toplumun ortak çıkarının nasıl korunacağına dair bir yol gösteriyor.
Konferansta, Batılı ülkelerin küresel ekonominin geleceğine yönelik endişeleri de gündeme getirildi. Doğru seçim nasıl yapılır? Çin tarafı, ayrışmaya karşı çıkmanın uluslararası toplumun ortak anlayışı haline geldiğini ve işbirliği yapılmamasının en büyük risk olduğunu ifade etti. 2023 yılında Çin, çeşitli zorlukları aşarak yüzde 5.2'lik bir büyüme hızıyla dünyanın büyümesinin üçte birini oluşturdu. Otoriteler, Çin'in 2024 büyüme beklentilerini de yükseltti.
Kısa süre önce yayınlanan bir rapora göre, 2023 yılında Almanya'nın Çin'e yaptığı doğrudan yatırımlar, rekor kırarak 11.9 milyar avroya ulaştı. Bu rakam, Almanya'nın yurt dışı yatırımlarının yüzde 10.3'ünü oluşturdu. Küresel sanayi ve ticaret çevreleri, Çin tarzı modernleşmenin daha fazla ülkeye fayda sağlayacağına ve "de-risking" bahanesiyle Çin'sizleşmeye girişen ülkelerin dünyayı ve kendilerini daha güvensiz bir hale sokacağına inanıyor.
İnsanlık tarihine bakıldığında, doğru yol seçilirse refah, yanlış yol seçilirse felaketle karşılaşılır. Güvenlik sıkıntısından nasıl kurtulunur? Aslında cevap net: Dışa kapalı olmak yerine açık, izole olmak yerine dayanışma içinde, rekabet yerine diyalog ve işbirliği yapılmalı. Batılı seçkinler, "Kaybet-Kaybet"ten endişelenmek yerine Çin'in önerilerine kulak vermeli.
Hibya Haber Ajansı