Cumhurbaşkanı Erdoğan: Şehirlerimizi depreme dayanıklı hale getirmek için acele etmeliyiz
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasından bazı satır başları şöyle:
“Başı rahmet, ortası mağfiret sonu ebedi azaptan kurtuluş olan Ramazan-ı Şerifinizi tebrik ediyorum. Asrın felaketi 6 Şubat depremlerinde kaybettiğimiz 53 bin kardeşimizi bir kez daha rahmetle, hasretle yad ediyoruz. Rabbim hepsini cenneti ve cemaliyle müşerref eylesin.
Depremin ardından sabırla, metanetle, fedakarlıkla; iline, ilçesine, mahallesine, köyüne, sokağına, evine, işine sahip çıkan vatandaşlarımızın her birine şükranlarımı sunuyorum. Geçici olarak gittikleri yerlerden ilk fırsatta dönerek şehirlerine ve ailelerine dört elle sarılan vatandaşlarıma da teşekkür ediyorum.
Depremin ardından aylar boyunca bölgede kalarak hem depremzede kardeşlerimize destek olan hem yardım ve yeniden inşa çalışmalarını koordine eden kamu personelimize de buradan teşekkürlerimi iletiyorum.
Afeti takip eden haftalarda ve aylarda dünyanın en başarılı iyileştirme operasyonunu gerçekleştirdik. Her afetzedenin yanında olduk, hayatını kaybedenlerin yakınlarına destek verdik. Taşınmadan kiraya, enkaz kaldırmadan geçici barınmaya her konuda 115 milyar liralık bir kaynakla 2 milyon kişiye ulaştık.
‘Depremin ardından hayatını kaybedenleri geri getiremeyiz. Ama onun dışındaki tüm kayıpları telafi edecek güce, imkana, dirayete sahibiz.’ demiştik. İşte bu sözümüzü tutmak için gece gündüz çalışıyor, geçici barınmadan kalıcı konutlara tüm dönüşleri hızlı bir şekilde sağlıyoruz.
Geçtiğimiz ayın başlarında yapımı tamamlanan 46 bin konut ve köy evinin kurasını çekerek, anahtarlarını teslim etmiştik. Bugün de biraz önce başlattığımız kura ile 30 bin 723 vatandaşımızı daha evlerine kavuşturuyoruz.
Kahramanmaraş’ta 7 bin 858’i konut ve 445’i köy evi olmak üzere 8 bin 303, Hatay’da 3 bin 304’ü konut ve 310’u köy evi olmak üzere 3 bin 614, Adıyaman’da 5 bin 145’i konut ve 273’ü köy evi olmak üzere 5 bin 418, Gaziantep’te 3 bin 600’ü konut ve 412’si köy evi olmak üzere 4 bin 12, Diyarbakır’da 2 bin 992 konut, Malatya’da 852’i konut ve 842’si köy evi olmak üzere bin 700 konut, Osmaniye’de bin 586’sı konut ve 10’u köy evi olmak üzere bin 596 konut, Şanlıurfa’da bin 94’ü konut ve 38’i köy evi olmak üzere bin 132 konut, Elazığ’da 838 konut, Adana’da 727 konut, Kilis’te 342’si konut ve 49’u köy evi olmak üzere 391 konut toplamda 30 bin 723 ailemize yeni yuvalarının hayırlı, uğurlu, bereketli olmasını diliyorum.
Böylece 1 buçuk ayda 76 bin konut sayısını aşmış bulunuyoruz. 2 ayda 80 bin konutu teslim etme sözümüzü yerine getirmeye çok az kaldı. İnşallah bu sayıyı yıl sonuna kadar 200 bine tamamlayacağız. Amacımız, yaklaşık 390 bin konut, 11 bin 500 ahır, 40 bin 500 iş yerinden oluşan 442 bin hak sahibinin hiçbirini mağdur etmeden tamamını yuvalarına ve işyerlerine kavuşturmaktır.
Depremin yol açtığı yıkımların maliyeti, 104 milyar doları buluyor. Sadece bu yılın bütçesinde deprem çalışmalarına 1 trilyon liranın üzerinde kaynak ayırdık.
İnşallah önümüzdeki yıldan sonra ülkemizin ve şehirlerimizin üzerindeki deprem yükünü tümüyle kaldırmayı hedefliyoruz. Bu tablo, Avrupa’daki pek çok ülkenin nüfusundan ve konut sayısından daha yüksek bir inşa faaliyetini ifade ediyor. Böyle bir yükün altından milli dayanışma, afetle mücadele ve konut inşası alanındaki güçlü birikimimizle ancak biz kalkabilirdik. Millet ve devlet olarak canımızdan bir parça olarak gördüğümüz deprem bölgesinin ve depremzedelerimizin yaralarının bir an önce sarılması için gece gündüz çalıştık. Biz sadece depremin yıktıklarını yerine koymakla kalmıyoruz. Şehirlerimizi, konutları ve işyerleri yanında caddeleriyle, meydanlarıyla, üretim ve istihdam altyapısıyla yeni baştan tasarlıyoruz.
Ülkemizin tamamıyla birlikte deprem bölgemizi de Türkiye Yüzyılı’na hazırlıyoruz. Ülkede ve dünyada ne yaşanırsa yaşansın hiçbir gündemin bizi deprem bölgesiyle ilgili programımızdan uzaklaştırmasına izin vermiyoruz.
Depremin hemen ardından geçtiğimiz mayıs ayında cumhurbaşkanını ve milletvekillerini belirdiğiniz önemli bir seçim yaşadık. Şimdi de yerel yöneticilerimizi belirleyeceğimiz yeni bir seçimin arifesindeyiz.
Hayat pahalılığıyla mücadelenin önceliklerimizin başında yer aldığı ekonomi programımızı zor şartlarda uygulamayı sürdürüyoruz. Seçim sonrası için felaket senaryoları yazarak bu programı sabote etmek için çalışanlar var. Onları da yakından takip ediyoruz ama bunların hiçbiri deprem bölgemizi ayağa kaldırma çalışmalarımızın önüne geçemiyor. İnşallah bu badireyi de mutlaka geride bırakacağız.
Milyonlarca insanımızın hayatında unutulması mümkün olmayan acılara yol açan deprem felaketi sadece bu bölgemizin değil, ülkemizin bir gerçeği olarak karşımızda durmaktadır. İstanbul’dan İzmir’e, Van’dan Bolu’ya ülkemizin dört bir yanında milyonlarca insanımız, tarihin bilinen en tehlikeli fay hatlarına yakın yerlerde yaşıyor.
Hükümetlerimiz döneminde hem inşaat kalitesini yükseltmek hem şehirlerimizi dönüştürmek için pek çok projeyi hayata geçirdik. TOKİ’nin öncülüğünde ülkemizin konut stokunun kayda değer bir bölümünü yeniledik. Sadece TOKİ vasıtasıyla 1 milyon 314 bin depreme dayanıklı, kaliteli, ekonomik konutu vatandaşlarımızın emrine sunduk.
6 Şubat depreminde yıkılan binaların yüzde 90’ından fazlasının 1999 öncesinde yapılanlar olduğunu ne yazık ki görüyoruz. Yıkıma uğrayan nispeten az sayıdaki yeni binanın ise teknik eksikler ve sonradan müdahaleler sebebiyle bu akıbete maruz kaldığı anlaşılıyor. Deprem maalesef bizi beklemiyor. Bizim hazırlıklarımızı bitirmemizi hiç beklemiyor. Dolayısıyla şehirlerimizi depreme dayanıklı hale getirmek için acele etmeliyiz.
Bilhassa İstanbul gibi yoğun nüfusa sahip yerlerde Allah göstermesin böyle bir afetin altından kalkmak gerçekten çok zor olacaktır.
Devlet ve millet el ele vererek bu tehdide karşı bir an önce gereken dönüşümleri gerçekleştirmek mecburiyetindeyiz. Hükümet olarak Yarısı Bizden kampanyasıyla bu doğrultuda önemli bir adım attık. Deprem bölgesindeki çalışmalarımızın bitmesiyle diğer şehirlerimizin dönüşümüne daha çok kaynak ayırmak imkanına kavuşacağız. Her kim deprem tehdidini küçümseyerek buraya harcanması gereken kaynağı başka yere yönlendiriyorsa bu milletin en büyük düşmanıdır.
Zübük siyasetiyle başka alanlarda insanların gözlerini boyamak belki mümkün olabilir. Ama bu anlayışın deprem karşısında zerre kadar önemi yoktur. Bunun için milletimden, kendi evinden başlayarak mahallesini, ilçesini, şehrini, ülkesini depreme karşı hazırlayacak olanlara destek vermesini istiyorum.
Deprem, siyaset üstü bir konudur. Deprem, ihmale gelmeyecek bir konudur. Geçtiğimiz günlerde Çanakkale’de yaşanan ve Marmara Bölgemizde de hissedilen şiddetli sarsıntı bu gerçeği bize bir kez daha hatırlatmıştır. Bu anlayışla deprem riski ve deprem sonrası yaşayabileceği kayıp oranı en yüksek şehrimiz İstanbul’a Murat Kurum kardeşimizi aday gösterdik. Ülkemizde son 5 yılda yaşanmış tüm afetler sonrasındaki çalışmaları başarıyla yürüten Murat Kurum kardeşimizin İstanbul’u da depreme en iyi şekilde hazırlayacağından asla şüphe duymuyoruz.
Bugünkü kura töreniyle anahtarlarını alacak vatandaşlarımıza konutlarının ve köy evlerinin tekrar hayırlı olmasını diliyorum. Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum."
Hibya Haber Ajansı